Üşüdüğümüz için mi hastalanırız?
Grip, nezle gibi hastalıklara yakalanma nedenimiz, ne havanın soğuk olması, ne de üşümemizdir. Bunun pek çok nedeni vardır. Mesela vücut sıcaklığımızı koruyamamak nedenlerin başında gelir. Bir diğeri, mikropların soğuk değil, sıcak ortamlarda daha çok üremesinden ötürü, kapalı ve kalabalık ortamlarda, virüsün yayılma ihtimalinin artmasıdır. Bunlara, diğer nedenlerimizi ve uzman önerilerimizi de ekleyerek bir yazı hazırladık.
Harvard Üniversitesi Tıp Fakültesi' nin araştırmaları sonucu, gribe neden olanın soğuk hava olmadığı ispatlanmıştır. Çünkü grip ve soğuk algınlığı viral enfeksiyondur; yani havadan kapılmaz, insandan insana bulaşır.
Bunu destekleyen bir diğer araştırma kurumu ise New England Journal of Medicine' dır. Dr. Janet O' Mahony' ye göre; nezle, grip gibi viral enfeksiyonlar, havadan değil, doğrudan insandan insana temas ile bulaştığından, özellikle toplu taşıma araçlarında, kapalı kalabalık yerlerde mümkünse maske takmak, eşyalara ve tutgaçlara dokunmamaya çalışmak, eğer dokunduysak da elimizi yüzümüze götürmemek ve tabi, ilk fırsatta sabun ve bol ılık suyla düzgünce yıkamak ihmal edilmemelidir.
Bir diğer konu da, virüsün vücuda girmesi durumunda dahi, bazı insanları hasta etmiyor olmasıdır. Ve yine Harvard Üniversitesi Tıp Fakültesi' nin araştırmalarına göre, soğuk hava, bağışıklık sistemini zayıflatmasa da ani hava değişiklikleri vücudun direncini düşürüp bağışıklığımızı zayıflatarak hasta olmamıza sebebiyet verebilir. Bu nedenle bağışıklık sistemimizi güçlü tutmak bize kalıyor. Peki bu nasıl olacak? Bununla ilgili önerilerimizin ilk başında "beslenme" gelmektedir. Güçlü bir kahvaltı, kaliteli protein tüketimi, yeterli miktarda C vitamini tüketimi, soğan ve sarımsak, ekşi mayalı ekmek, zencefille tüketilen çaylardan özellikle ıhlamur ve adaçayı gibi besinler, hastalıklara yakalanmamızı engellemeye ciddi anlamda destek olmaktadır.
Vücut sıcaklığımızı korumanın öneminden ilk başta bahsetmiştik. Bunu korumak; giyinmemize ve bulunduğumuz ortamın çok sıcak olmamasına dikkat etmekle başlar. Devamında ise, düzenli spor yani vücudun hareketli kalması, kan yağlarının dengede tutulması, D vitamini emilimini arttırmak için güneş ışınlarından faydalanmak, dinlenmek ve düzenli uyku gelir.
Vücut sıcaklığımızla, dış ortam arasındaki fark ne kadar açılırsa, hastalığa yakalanma riskimiz de o kadar artar. Bu nedenle kalın giyinmek değil, aşırı terleme ve üşümeye engel olacak şekilde giyinilmesi önerilmektedir. Aşırı kalın giyinmek, bizi korumak yerine, vücut direncimizi azaltır. Çünkü, uzmanlara göre, kalın kıyafetler, terin vücuttan atılmasını engelleyerek vücudu nemli bırakıyor ve bu da hastalıklara davetiye çıkarıyor.
Mikropların, yayılmak için fırsat bulduğu sıcak ve kapalı ortamları, bu yayılımı engellemek için sık sık havalandırmak, eğer toplu ortamlarda isek insanlarla yakın temasta bulunmamak, öksürüp hapşırırken ağzımızı mendille veya elimizin dış tarafıyla kapatmak, tokalaşmaktan kaçınmak ve en önemlisi, ellerimizi sık sık yıkamak gerekmektedir. Bir diğer hassas konu da, antibiyotik tüketimidir. Uzman doktorlara göre, bilinçsizce antibiyotik almak, vücudun normal florasını bozacağından, daha kötü niyetli enfeksiyonların vücudumuza girmesine sebep olabilir. Bu nedenle bu tip viral enfeksiyonlarda, yukarıdaki önerileri uygulamak ve gerekiyorsa bir uzman doktora görünmek gerekir.
Tüm bu temel önerilerin devamında, kahvaltıda yumurta ve bol vitamin, mineral içeren mevsim yeşillikleri tüketmek, soğuk havaların kalkanı olan enerjimizi dengede tutmak için sağlıklı atıştırmalıklara yönelmek, akşam yemeklerinde bağışıklık sistemimizin virüslere karşı savaşmasına destek olan mevsim sebzelerinden yeterli ölçüde tüketmek, bu tip hastalıklardan korunmamızı destekleyecek küçük fakat çok önemli diğer önerilerdir.
Maalesef son yıllarda, değişen iklim koşulları nedeniyle, bir sıcak bir soğuk olan havaların bu değişimlerinden kendimizi korumamız için ekstra çaba sarfetmek zorunda kalıyoruz. Bu sebeple, yukarıdaki uzman önerilerinin yanında, bol sıvı tüketimini de unutmamanızı öneririz.
Hastalıklardan korunmak için Doç. Dr. Elif Arı Bakır'ın önerilerinin olduğu yazıyı da okumanızı tavsiye ederiz.
Sağlıkla kalın.
21.03.2020
İLGİLİ ÜRÜNLERİMİZ
-
Ada Çayı (30gr) - Eski Tadında
Doğanın mucizesi bitki çaylarının en güçlülerinden biridir ada çayı. Sizin için el değmemiş doğal ortamından mis gibi...
64,8 TL58,32 TL -
Ihlamur (50gr) - Eski Tadında
Bahçemizin en güzel ağaçlarından ıhlamur ağacının çiçekleri hasat edildi, kurutuldu ve ıhlamurlarımız hazır....
69,9 TL62,91 TL -
Organik Brokoli (500gr)
Şahane brokolilerimiz mevsiminde organik sertifikalı olarak yetişti, size gelmeye hazır....
89 TL
BENZER YAZILAR
-
Neden kış aylarında nar ve portakal tüketmeliyiz?
Özellikle mevsimsel değişiklikler nedeniyle kış aylarında bağışıklık sistemimizi güçlendirmek için bazı besinler önemlidir. Bunların başında C vitamini içeren meyveler gelmektedir. Kışın en sevilen 2 meyvesi nar ve portakal C vitamini içeren meyveler arasındadır..
-
Önce hastalıklardan korunun
Hava kapalı, günler kısalıyor, havalar gittikçe soğuyor. Ne canımız bir şeyler yapmak istiyor ne de bedenimiz buna izin veriyor. Her sabah hava daha aydınlanmadan kalkıyor ve işe gidiyoruz. Dönüşümüz ise yine hava kararırken olmaya başlıyor. Bu geçiş mevsiminde sık sık değişen hava şartlarına uyum sağlamak da zor oluyor. Başta soğuk algınlığı olmak üzere bronşit, grip, kuş gribi ve türlü türlü virüsler hasta etmek için kapıda bekliyor. Ancak alınacak birkaç tedbirle hastalıklara meydan okumak mümkün. Doç. Dr. Elif Arı Bakır, kış mevsimini hem ruhsal hem de bedensel olarak sağlıklı geçirmenin yollarını anlatıyor.
-
Hangi meyve, sebze hangi mevsimde yenir?
Doğal yollarla, zamanında yetişen sebze ve meyveler vitamin, mineral ve besin değeri bakımından oldukça zengindir, lezzetlidir. Bu nedenle doğal sebze ve meyveleri tercih etmeliyiz. Ancak bazılarımız hangi sebze ve meyvenin hangi aylarda yetiştiği konusunda yeteri kadar bilgiye sahip değiliz. Eskitadinda.com İçerik Ekibi olarak bu konuyu sizler için araştırdık.
YORUMLAR